Rahip Krikor Gergeryan (12 Mayıs 1911- 7 Mayıs 1988), Sivas’ın Gürün kazasında doğdu. Sekiz kız, sekiz erkek, 16 kardeşin en küçüğü idi. Tehcir sırasında, kardeşlerden sadece altısı kurtulabildi; diğer 10 kardeş, anne ve babaları ile birlikte öldürüldü. Rahip Krikor, anne ve babasının ve kardeşlerinin öldürülmesini kendi gözleriyle görür. Yıllar sonra, Peder Guerguerian doğduğu yerleri ziyaret etti ve ailesinin öldüren katille yüzleşti. Şu röportajında bize bu anı şöyle anlatıyor: https://sfi.usc.edu/video/krikor-guergeurian-meeting-perpetrator
Hayatta kalan bir ağabeyi ile birlikte 1916’da Beyrut’a ulaşmayı başarır ve orada bir yetimhaneye alınır, orada büyür. 1925 yılında Zımmar (Bzemmar) Katolik Manastırına kayıt olur. 1930’lu yılların başında Beyrut St. Joseph Üniversitesinden mezun olduktan sonra, teoloji eğitimine devam etmek ve Rahip olmak amacıyla Roma’ya, Levonian Akademisine gider. 1937 yılında Katolik Rahip olma hakkını kazanır. Aynı yıl, Ermeni soykırımı konusunda doktora yapmaya karar verir ama Gergeryan’ın doktora çalışması hiç bitmeyecek ve tüm hayatı boyunca devam edecektir. Arşiv bu hayat boyu çalışmanın ürünüdür.
Rahip Krikor Gergeryan
Doğum: 12 Mayıs 1911 – Gürün, Sivas
Rahip ünvanı alması: 1 Kasım 1937 – Roma
Ölümü: 7 Mayıs 1988 – New York
Kardeşlerin en büyüğü Bedros soykırımdan önce Kahire’ye gitmiş ve orada yerleşmiştir. Gergeryan da Rahip olduktan sonra Kahire’ye yerleşir. Burada araştırmalarına devam ederken, tahminen 1952 yılında, Kürt Mustafa Paşa ile karşılaşır. Kürt veya diğer lakabıyla Nemrut Mustafa Paşa, 1919-21 yılları arasında İstanbul’da İttihat ve Terakki’ye karşı açılan davaların görüldüğü, Birinci Divani Harbi Örfinin (Askeri Mahkemenin) başkanlığını da yapacak hâkimlerinden biridir. Mustafa Paşa, mahkeme başkanı iken, 1920 Ağustosunda idam edilen Bayburt Kaymakamı (Urfa Mutasarrıfı) Nusret’in yargılanmasında belge tahrif ederek kasıtlı idam cezası verdirdiği suçlaması ile 1920 Ekiminde tutuklanacak; hapis cezasına çarptırılacak ve fakat daha sonra Sultan tarafından affedilecektir. İstanbul’un, 1922’de Türk milliyetçi hareketinin eline geçmesi üzerine de yeniden tutuklanmaktan korkacak ve Kahire’ye kaçacaktır.
Bu karşılaşma Rahip Gergeryan’ın hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Kendisi hakkında yazdığı küçük bir notta, Mustafa Paşa ile defalarca görüştüğünü ve uzun tartışmalar yaptığını söyler. Mustafa Paşa, Ermenilerin tehcir ve imhaları konusunda araştırma yapan genç Gergeryan’a çok önemli bir bilgi verir; aradığı her şey Kudüs Ermeni Patrikliği arşivinde mevcuttur. Mustafa Paşa’nın anlattığına göre, İstanbul Ermeni Patrikliği, İttihat ve Terakki yargılanmalarında taraftı ve bu sıfatı ile değişik dava dosyalarındaki evrakların bir kopyasını alma hakkına sahipti ve almıştı. İstanbul Türk Hükümetinin kontrolüne geçince Patriklik, ellerindeki belgeleri korumak amacıyla Manchester’a yollayacaktır. Bunun bir nedeni de Rahip Balakian’ın orada olmasıdır. Belgeler daha sonra Marsilya’ya ve oradan da son durakları olan Kudüs Ermeni Patrikliğine ulaşacaklardır.
Krikor Gergeryan Kudüs’e gider. Hem dini kimliği ve hem de orada görev yapan Ermeni Patriğini yakından tanıyor olması nedeniyle kendisine arşive girme izni verilir. Gergeryan, yıllar sonra yeğeni Dr. Edmund Gergeryan’a “orada ne gördüysem filmini çektim” diyecektir. Biz, Gergeryan’ın çektiği filmler ile Kudüs Ermeni Arşivindeki belgeleri kıyaslama şansına sahip olduk. Patriklik arşivindeki Osmanlıca belgelerin tamamının filmlerini almamış olsa bile, Gergeryan’ın doğruyu söylediğini teyid etmek isteriz.
Gergeryan’ın belge topladığı yer sadece Kudüs Ermeni Patrikliği Arşivi değildir. 1950 yılında Aram Andonyan’ın müdürlüğünü yaptığı, Paris Boghos Nubar Kütüphanesi’ne de gider; Naim Efendi Hatıratı ve Talat Paşa telgraflarını orada görür ve filmlerini çeker. Kütüphane ayrıca Ermenilerin tehcir ve imhaları üzerine, Aram Andonyan tarafından oluşturulmuş çok zengin bir koleksiyona sahiptir. Halep’te bulunduğu yıllarda Andonyan, sağ kalan Ermenilere başlarından geçenleri yazdırmış, bunları Ermeni yerleşim yerlerine göre tasnif ederek soykırımın deyim yerindeyse topoğrafyasını çıkartmıştır.
Gergeryan, vefat ettiği 7 Mayıs 1988 yılına kadar belge toplayacaktır. Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan arşivlerine gidecek, oralarda da bulabildiği ne varsa bir araya getirecektir. Ermenice dilinde topladığı kaynaklar da Gergeryan arşivinin diğer büyük bir zenginliğidir. Bugün artık piyasada bulunması zor olan değerli kitaplar; 19’uncu ve 20’inci yüzyıl başlarında yayımlanan Ermenice dergi ve gazetelerden derlenen makale ve haberler; henüz hiçbir yerde yayımlanmamış olan hatıratlar bu kaynakların başında gelir.
Gergeryan hem elindeki malzemeyi tasnif etmeye hem de Ermeni soykırımının çeşitli veçheleri hakkında kitaplar yayımlamaya çalışıyordu. Yayımladığı makalelerde Krieger (Almanca savaşçı demektir) takma adını kullanıyordu. Değişik makaleleri yanında onun en bilinen çalışması, Kudüs Patrikhane Arşivinde bulduğu İstanbul yargılamaları belgelerine dayanarak yazdığı Yozğadi Hayasbanutyan Vaverakragan Badmutyunı [Yozgat Ermeni Kırımının Belgesel Tarihi] (New York: 1980) kitabıdır. Gergeryan birçok başka kitap daha yazmak istiyordu. Arşivi, başladığı ve bitiremediği çok sayıda kitap taslağı ile doludur. Bunların içinde en önemlisi, Armenocide adını verdiği, Ermeni soykırımının tarihi idi. Arşivinde bu tür bir çalışma için yazdığı sayısı oldukça kabarık taslak önsöz vardır.
Gergeryan arşivi bugüne kadar, deyim yerindeyse el değmemiş bir biçimde araştırmacıları bekledi. Gerçi, 1983 yılında, Washington merkezli Armenian Assembly adlı kuruluş tüm arşivi mikrofilme almıştı ama bu koleksiyonu fazla bilen ve kullanan olmadı. Arşivin aslı, New York’ta, Krikor Gergeryan’ın akrabalarının elinde idi. 2015 Nisan ayında kendilerini ziyaret ettiğimizde, belgelerin aslını görme isteğimizi kırmadılar ve buradaki arşivin macerası böyle başladı.
Kudüs Ermeni Patrikliği arşivinin araştırmacılara henüz kapalı olduğu, Boghos Nubar Paşa Kütüphanesi’ndeki belgelerin kayıp oldukları düşünülürse, Gergeryan arşivinin Ermeni soykırımı araştırmaları açısından paha biçilmez önemi daha iyi anlaşılır. Bu nedenle arşivde saklı kalmış belgeler sadece sınırlı sayıda uzman tarafından değil, herkes tarafından bilinmeliydi. Clark Üniversitesi bünyesinde, Krikor Gergeryan arşiv projesini bu amaçla başlattık. Oluşturduğumuz detaylı indeksler ile araştırmacılar arşivde istedikleri gibi arama yapabileceklerdir.